Vatandaşlarımızın her konuda bilinçli olmasını görmekten mutlu olmamak mümkün değil… 
Vatandaşlarımız gerek dünya meselelerinde gerekse ülke meselelerinde olup biten her şeyin farkındadır.
Tek bir denetim aracı olan oyları ile beğendiği siyasi partiyi iktidara getirmek, ya da beğenmediği yönetime kırmızı kartını göstermek tamamiyle ellerinin altında… 
Bu bağlamda; seçmenlerin doğru bir seçim yapacaklarına inandığımı ifade etmek istiyorum.
***
    20 yıldan beri ülkeyi yöneten iktidarı 35 yaşından daha genç insanların tanıması mümkün değildir. 
Keşke araştırsalar… 
Geçmişimizi tanıyabilseler… 
Denetim araçları olan oylarını ona göre kullansalar… 
Daha doğru, daha isabetli bir karar vermiş olurlar. 
***
Dün ne durumdaydık? 
Bugün ne durumdayız? 
Yarın ne olacağız? 
Bu araştırma geniş kapsamlı olmalıdır. 
Dün dünya ne durumdaydı? 
Bölgemiz ne durumdaydı? 
Ülkemiz ne durumdaydı? 
Böyle geniş kapsamlı bir araştırma yapıldığı taktirde doğru sonuçlara ulaşabilme şansını yakalayabiliriz.
***
    Genel durumu tarafsız bir bakış açısı ile kısaca anlatmak istiyorum…
     İkibin öncesinde 24 banka batırıldı. 
Devlet 70 sente muhtaç edildi. 
Körfez depreminde devlet enkaz altında kaldı. 
Memurlara maaşları ödenemiyordu. 
K.Mal'ın genel müdür olduğu SSK iflas etmişti. 
Emekliler ve memurlar eczanelerden ilaç alamıyorlardı. 
Hastaneler pislik içindeydi. 
Muayene olmak bir mucize işiydi. 
Ekonomi tamamen çökmüştü. 
İMF ülkemize sahiplenmişti. 
Ülkeyi ekonomik anlamda İMF yönetiyordu. 
Başbakan ve bakanlar tamamen yetkisizleştirilmişti. 
Kısacası İfas etmiş bir tüccar durumuna getirilmiştik. 
***
Siyasi anlamda; ülkemiz üçe bölünmüştü. 
Doğu ve Güneydoğu PKK’ya verilmişti. 
Devlet o bölgelerimizde göstermelik bir pozisyondaydı. 
PKK vergi topluyordu. 
İhaleleri dilediği kişilere verebiliyorlardı. 
Özerklik ilan edilebilecek tüm şartlar oluşturulmuştu. 
FETÖ devletin her kademesinde etkindi. 
Devleti FETÖ anlayışı yönetiyordu. 
Ordumuz ve diğer güvenlik güçlerimiz FETÖ denetimindeydi. 
Adalet mekanizmasını FETÖ yönetiyordu. 
Hem siyasi hem de ekonomik anlamda bitmiş bir duruma getirilmiştik. 
***
Tam bu sırada genel seçim yapıldı. 
Bu seçimi büyük bir çoğunlukla AK Parti kazandı. 
AK partiye hükmet kurma görevi verildi. 
Abdullah Gül, başbakan oldu. 
Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için görev alamadı.
Kukla bir hükümet kuruldu. 
İnisiyatifi olmayan göstermelik bir hükümet... 
Daha sonra Deniz Baykal’ın girişimi ile Erdoğan’ın siyasi yasağı sona erdi. 
Erdoğan, başbakan oldu. 
Ülkenin durumunu çok iyi tahlil ediyordu. 
Çok aklı başında, sabırlı bir çalışma yürüttü. 
Öncelikle İMF’nin borcunu ödedi ve İMF’yi kovdu. 
Sonra devleti güçlü edebilme mücadelesi yürüttü. 
Belli ölçüde devlet kendi içinde güçlenmeye başladı. 
Tüm zorluklara ve baskılara rağmen belli ölçüde başbakan gibi davranabiliyordu.
    PKK ile mücadele tavizsiz devam etti. 
Doğu ve Güneydoğu PKK işgalinden kurtarıldı. 
FETÖ ile de aynı ölçüler içinde mücadele devam etti. 
Sonuçta devlet kendi kendini yönetebilir duruma geldi. 
Bölgemizin en güçlü devleti konumuna geldik. 
Askeri anlamda dünyanın en önemli ordularından birisi olduk. 
Madenlerimizi denetimimiz altına aldık. 
Petrol çıkarıyoruz. 
Doğalgaz çıkarıyoruz. 
Akdeniz’de, Kıbrıs’ta haklarımızı koruyabilen ve kimseye taviz vermeden hak ve menfaatlerimizi savunan güçlü bir ülke konumuna geldik. 
Libya’ya, Katar’a sahiplendik. 
İş birliklerimizi en üst seviyeye çıkardık.
Afrika ülkeleri ile çok ciddi işbirliklerimiz oldu. 
Balkanlar’da bizim iznimiz olmadan hiç bir güç dilediğini yapamaz duruma geldi. 
Kafkasya’da Can Azarbeycan’ın işgal altındaki topraklarının kurtarılmasında önemli bir rol oynadık.
 Orta Asya ülkeleri ile Türk Birliği Teşkilatını kurduk. 
Suriye’nin toprak bütünlüğüne sahip çıktık. 
ABD’nin terör devletini kurmasına izin vermedik. 
Pandemi felaketinden sonra deprem kıyameti yaşadık. 
Hiçbir vatandaşımızın mağduriyetine izin vermedik. 
Osmanlının ayak sesleri yeniden duyulmaya başladı… 
O, yetmiş sente muhtaç olan bir ülkeyi bölgenin bir numaralı ülkesi haline getirdi… 
***
Hatırlayın; Körfez depreminde depremzedeler için toplanan yardım paralarını, zamanın hükümeti memurlara maaş olarak dağıttı. 
Biz ne yaptık.
En düşük emekli maaşını 7500 TL’ye çıkardık. 
Emeklilere bayram  ikramiyesi olarak iki bin TL.  ödenmesine karar verildi. 
Kangren olan EYT sorunu çözülerek iki milyona yakın insanın emekli olmaları sağlandı. 
***
Yalan makinası Kemal "Ben seçilirsem bayram ikramiyesini 15 bin TL.’ye çıkaracağım" diyor 
Deprem bölgesinde, devletin çok güçlü olduğunu  söyleyerek, tüm sorunlarınızı devlet çözer, diyor. 
Ulan alçak, kifayetsiz, sizin zamanınızda devlet 70 sente muhtaç değil miydi? 
Sizin yönettiğiniz devlet vatandaşın hiç bir sorununu çözemiyordu. 
Devleti güçlü duruma getiren kim? 
Bir lira zam veremiyordunuz. 
Bir lira zam verirsek şu kadar büyük bir para tutar, bütçemizde bunun karşılığı yok diyordunuz. 
Unuttuk mu o günleri? 
Binlerce, on binlerce TL. zam veren bu devletin yönetimine minnet duyacağına, teşekkür edeceğine, onları nasıl deviririm diye uğraşıyorsun… 
Allah seni bildiği gibi etsin inşallah.
*** 
    Halen FETÖ ve PKK pisliklerinden kurtulamadık. 
Kemal hem FETÖ’nün siyasi uzantısıdır. 
Hem de PKK’nın eş genel başkanlığı görevini yürütmektedir. 
Meral, FETÖ’nün  Asenesi’dir. 
Devlet bu iki terörist temsilcilerini çok iyi bilmektedir. 
Avrupa Birliği üyesi olabilmek için istedikleri her şeyimizi aldılar. 
Terörist üreten bir demokrasi ve ifade özgürlüğü anlayışını bize kabul ettirdiler. 
Bu anlayışı Anayasa ve diğer yasalarımızla gövence altına aldırdılar. 
Dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan bu ihanet anlayışını bize demokrasi diye yutturdular. 
Normal şartlarda Kemal ile Meral ülkeye ihanetten yargılanmaları gerekirken, bugün ülkeyi yönetmeye aday olmuşlar. 
Her iki liderde ABD güdümlü FETÖ’nün siyasi uzantılarıdır. 
Devletimiz mevcut yasalar çerçevesinde bu ihanetçilere her hangi bir şey yapamıyor. 
Peki ne olacak o zaman? 
Göz göre göre ülke hainlere teslim mi edilecek? 
On binlerce şehidimizin kanlarıyle yoğrulan bu tapraklarımız bu işbirlikçi hainlerin çabaları ile ABD’ye teslim mi edilecek? 
Başka bir yolu yok mu? 
Elbette vardır. 
Daha önceki yazılarımda yazmıştım. 
Olağanüstü hal ilan edilerek, demokrasi, ifade özgürlüğü ve onları koruyan tüm yasalar iptal edilecek... 
Tüm hain ve işbirlikçiler tutuklanarak mal varlıklarına el konulmalı... 
Önce vatan anlayışı ile bütünleşen bir demokrasi ve ifade özgürlüğü anlayışı getirilerek bu ihanet şebekelerinden kurtulmamız sağlanmalı…
 Vatana ihanet yasası mutlaka çıkarılmalı…
***
    Bu anlayışı Erdoğan’dan başka hiç bir lider başaramaz. 
İnşallah seçimden sonra bu hayati meselemiz Erdoğan’ın birinci gündem maddesi haline gelir. 
Biz de bu beladan kurtulmuş oluruz. 
Allah yar ve yardımcımız olsun. 

Saygılarımla…


İDRİS ORTAKAYA