Şimdi bir mucizeye ihtiyacım var…
Mucizeye inanır mısınız?
Hiç tıkandığınızı hissettiğiniz, bunaldığınız, çaresiz kaldığınız, artık yeter bu kadar dediğiniz olmadı mı?
Eminim hepimizin böyle anları, hayatında en azından bir iki kez  olmuştur.
Evet benim de oldu, hem de abartısız çok kere.
Peki mucizeye inanır mısınız?
Başınıza geldi mi hiç?
Ben inanıyorum ve o zor dönemlerimde hep bir mucizeye ihtiyacım var diye yakardığımda, evet yalvardığımda gözyaşlarıyla, bir şekilde mucizeler geldi başıma.
O yüzden mucizenin hayatımda ayrı bir yeri var.
Gizemli şeyler bunlar, başınıza gelmiyorsa da suç sizde sanıyorum, istemeyi bilmiyorsunuz, ya da daha doğrusu zaten istemiyorsunuz.
Tek şartı var mucizenin: İstemek ve başınıza geleceğine inanmak.
Yanlış okumadınız, sadece neye ihtiyacınız varsa istiyorsunuz ve inanarak bekliyorsunuz başınıza gelmesini, bu kadar basit.
Zor bir ritüeller zinciri bekliyordunuz değil mi?
Hayır, bu kadar basit, isteyin ve başınıza gelsin.
Hayat basit aslında, doğaya bakın her şeyin özünde sadelik var, zorlukları karmaşayı bizler yaratıyoruz yaşamlarımızda.
Beklentilerimizle, hırslarımızla herkesi yoruyor ve üzüyoruz, en başta da kendimizi.
Karmaşayla boğuyoruz çok güzel geçmesi gereken anlarımızı.
Yılmaz Erdoğan, mucizeyi sevgiliye bakmakla eşleştiriyor bir şiirinde, çok da güzel yapıyor: “Sana bakmak suya bakmaktır, Sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır, Sana bakmak bütün rastlantıları reddedip, Bir mucizeyi anlamaktır.
Sevgi ve Sevgili mucizedir aslında hepimiz için, adam gibi sevgilerden bahsediyorum elbette, günübirlik tüketilen çerçöp cinsi sevgiler bizden uzaktır.
Sevgilinin mucizevi bir yanı vardır, hayatımıza girdiğinden itibaren baştanbaşa değiştirir hayatımızı, alışkanlıklarımızı.
Bambaşka bir insan oluverir çıkarız anlamadan. Sevginin gücü derler buna, mucizevi gücü.
Sevmek ve sevilmek gerçekten de şifadır ruhlarımıza ve iyi gelir bize bu duygular. İyi hissederiz, mutlu oluruz, keyfimizden geçilmez.
Mucize değil de nedir, hergün tanıdığımız, bildiğimiz yüzü asık somurtkan kişi bu güçle doğrulur, ayağa kalkar, silkinir ve kendine gelir.
Şaşırır kalırız bu kim diye… böyledir ve ben mucizelere inanırım, özellikle de şifa verenlerine, Sana inanırım her şeyden önce, çünkü Sen, benim mucizemsin.
Güzel bir şey okumuştum geçen gün sizlerle de paylaşmak isterim son olarak, hem konumuz sevgi olduğuna göre:
“İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın, Seni tüm zaaflarınla, hatalarınla kabul eden, Tüm korkularınla bilen, Hesapsızca ve sorgusuz, Şartsız ve koşulsuz, Bencilce olmayan, "Benim" den önce senin olan, Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta, Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta, Sonuçta değil süreçte iyi gelen, İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın. 
Düşüncesi bile gülümseten, Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden, Keder değil yaşama sevinci veren, Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.
Beklentileriyle yormayan, fazla soru sormayan, Yanında sen gibi sen olduğun, Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun, Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın, İyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Seni kalıplar içine sıkıştırmayan, Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran, En beceriksiz taraflarını, Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp, Seni sevmeye daha da sarılan, İyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.”
Mucizeler gelsin başınıza…