Yaratılan her varlığın bir gayesi, bir hedefi vardır. 
Mevcudiyeti bir misyonun icrası içindir. İnsanoğlu aklıyla, vicdanıyla, merhametiyle ve başkaca birçok özellikleriyle diğer yaratılanlardan farklıdır.
“O”nun misyonu, çok daha geniştir, kapsayıcıdır. 
Canlı ve cansız tüm varlıklara karşı sorumlulukları vardır. 
Öyleyse bütün eylemlerimiz, çabalarımız, niyetlerimiz bu misyonumuza, yaratılış gayemize uygun olmalıdır.
İnsan olarak büyük bir lütufla gözlerimizi açtığımız bu dünyada, ağlamak ve gülmek arasında binlerce halden hale giriyoruz. 
Seviniyoruz, üzülüyoruz, endişeleniyoruz, korkuyoruz, öfkeleniyoruz, mutluluktan uçuyoruz… 
Halep’te patlayan bir bombayla yıkılan bir binanın enkazının altında parlayan canlı bir çift göz gördüğümüzde üzüntüyle, sevinci aynı anda yaşıyoruz. 
Bir yanda harap olan bir şehir, bir yanda her şeye rağmen hayata tutunan bir insan.
Bir yandan, Mardin’in Derik ilçesinde yapılan alçakça saldırı sonucu şehit olan Kaymakamımızın, görev aşkıyla, yiğitliğiyle gurur duyuyoruz, aynı zamanda hainlere karşı bir öfke patlaması yaşıyoruz. 
Biz bu dünyanın insanıyız, bu dünyadan alıyoruz bütün bu duygu, düşünce ve sermayemizi.
Mesele bu kadar gelgitlerin yaşandığı bu dünyada her şeye rağmen insan olabilmek, insan kalabilmek. 
Bir yaraya merhem olabilmek. 
Yaratılış gayemize uygun olarak bir yaşam sürebilmek. 
Bu da vicdanlı olmaktan geçer. 
Vicdanla bağını koparıp atmış bir kalp, ne yaşam belirtisi, nede insan olma kaygısı taşır. 
Çok iyi bir siyasetçi, çok iyi bir bürokrat, çok büyük bir zengin olan ama çok az hisseden biri, insan olma melekelerini kaybetmeye başlamış demektir.
Bu misyonu taşımak demek kanadı kırık bir kuşa kanat olabilmek demek. 
Onu yerden iki elimizle kavrayıp incitmeden kalbimizin hizasına kaldırıp, bir tabibe ulaştırmak demek. 
Yaratılan bütün canlı ve cansız varlıkların bir misyonla görevlendirildiğini bilir. 
Bu misyonun hizmetçisi olmaya talip olur.
Ağlayan göze mendil, görmeyen göze “fer “ olabilmek demek. 
Gözyaşlarını silip, karanlık dünyasına ışık olmak demek. 
Umut olmak, onun derdiyle dertlenip, yarınlara daha güvenli tutunmasını sağlamak demek.
Uçurumun kenarında güvenle tutulacak bir el, yolunu kaybedenlere rehber, dalgalardan kaçanları kucaklayacak bir liman olmak demek. Yaşatmak temel gayesidir. 
Dünyanın her köşesinden zalimlerin zulmünden kaçanlara adaletiyle merhametiyle gönlünü açan demek. 
Suriye’de, Irak’ta, Bosna’da nerde bir mazlum görse, onlara kol ve kanat olur. 
Aman yav, bana ne demez.
Etrafımızda yurdu yuvası dağılan insanlara bir ev, sokaklarda aç susuz gezen canlılara bir ekmek, sevdiklerinden haber alamayanlara bir telefon, savaşı bitirecek barış, ağlayan anaların yüreklerine merhem olabilmek demek. 
Kin ve haset tohumlarını yüreklerden söküp atan, yerine sevgi ve kardeşliği yerleştiren bir cerrah olabilmek demek. 
İnsan olmak demek, bir yaraya merhem olmak demek.