Değerli okurlarım, ABD'nin meczup ( deli) başkanı Trump'un hezeyanla sonuçlanan Kudüs'ün siyonist İsrail'in başkenti olduğunu ilan ederek tanıdığını,bildirmesi Dünya ve İslam devletleri arasında büyük bir şok tesiri yaşanmasına yol açmıştır. TRUMP'un İsrail'e karşı göstermiş olduğu hamiliğinin asıl sebebi:  İsrail lobisince  ABD başkanlık seçiminde seçim kampanyası olarak 20 milyon dolar destek verilmesinin hayra alamet olmadığını unutmamak gerekir. Zaten İslam düşmanı olan TRUMP'ın Yahudilerce siyasi ve ekonomik desteklenmesinin bir karşılığı olarak, ABD başkanı olma hassabiyle güç bende mantığıyla, İsrail'in ekmeğine yağ sürerek ahde vefalı olduğunu göstermiştir. Her ne kadar ABD başkanı sıfatını taşısa bile, kendi iç siyasetinde eleştirilen ve sevilmeyen bir lider konumunda dır. Bu feveran dolu yaklaşımı, kendi ulusunca hoş karşılanmamaktadır. Kontrolsüz güç sarhoşluğu ile dünya'yı  ve ortadoğuyu cehennem ateşinin içerisine sokabilecek kadar,gadar ve zalimane olduğunu bir kez daha İsrail'e yakınlaşmasıyla ortaya koymuştur. İş başına geldiğinden bu yana ,ortadoğuyu bir mikser gibi karıştıran bu savaş tacirinin eylemleri karşısında tüm islam devletleri Cuma namazı çıkışında, ABD provokasyonuna karşı tek yürek ve tek bir ses olarak protesto etmeleri manidardır. Bunun üzerine İslam devletleri İsrail'in Kudüsü başkent olarak görmesine karşı intifaya(ayaklanma)başlamış. Bunu üzerine, Müslüman Filistin halkınına hayasızca İsrail askerlerince silahlı saldırılarda bulunularak 4 Filistinli kardeşimizin şehit olmasına, yüzlerce de vatandaşın yaralanmasına menfurca sebebiyet vermişlerdir. Bu sindirme ve ceberrut tavırla Filistin halkının ve tüm müslümanların kırmızı çizgizi olan İslam'ın ilk kıblesi olduğuna inanılan Kudüs gibi mukaddes topraklar maalesef Yahudi siyonizmin ayakları altında ezilmeye başlanmıştır.Türkiye devleti ABD'nin bu tutumu karşısında sert bir cevap vererek. Kudüsün İsrail'in başkenti olarak kabul edilmeyeceğini hamasetli duruşuyla bir kez daha dünya'ya ve tüm islam devletlerine açıkça göstermiştir. Bu inanış çerçevesinde ülkemizin dört bir yanında ABD ve İsrail'e karşı yapılan protestolar uluslararası hukuka ve birleşmiş millet'e uygun olmayan bir kararın ABD tarafından pervarsızca verilmesinin hiç bir haklı nedeni olmadığını, Zira Filistin halkının başkenti olan Kudüs'ün sırf ABD'nin söylemleri karşılığında İsrail'e başkent olmasının mümkün olmadığın,tüm islam devletlerinin bu dayatma politikasıyla ortadoğuda dinler arası savaş çıkarmaya yönelik ABD tarafından tertiplenen Provokasyona karşı sağ duyulu olması gerektiğini,Kudüs'ün asla ve kata İsrail'in başkenti olarak görülmeyeceğinin cevabı tüm dünya ya bir kez daha haykırılmıştır. Bu bağlamda bu gidişatı maniple etmeye çalışan bazı şer güçlerine karşı tüm islam devletlerinin hem fikir olması gerekliliğine inanıyorum. Suudi'lere son zamanlarda ABD tarafından haddinden fazla silah satılması da ayrıca endişe vericidir. Bildiğimiz üzere Türkiye'nin dönem başkanlığı münasebetiyle İstanbul'da yapılıcak olan İslam devletleri iş birliğ konferansında İsrail'in Kudüsü başkent olarak ilhak etmesi ve ABD'nin müslümanlara karşı uygulamış olduğu politikanın tüm İslam devletlerine yönelik yapılmış olan bir hasmane tavır olduğunu hiç bir islam devletinin aklından çıkarmaması gerekir. Kutsal topraklarımıza conilerin ve Yahudilerin o zalim ellerinin değmemesini istiyorsak, İslam devletlerinin tamamını ilgilendiren Kudüs ve ortadoğu projesi stratejisini rasyonel olarak algılamaları gerekliliğine inanıyorum. Zira bir avuç Siyonist Yahudi'nin ordadoğu'ya hakim olmasını engelemek ve orada yaşayan müslümanların huzur ve güvenliğinin sağlanması adına artık bu zalimlere gereken ambargoları uygulamak gerekir. Gerekirse bir müddet ikili ilişkilerin tekrar gözden geçirilmesi adına bir çok iş ve ticaret konularını askıya alarak bir nebzede olsa Filistin halkının yanında olduğumuzu göstermemeliyiz. Bugün ABD'nin Ortadoğu stratejik politikaları arasında şayet orada İsrail'i güçlendirirse,daha sonrasında, sıra İran üzerinde ve Türkiye üzerindeki hasmane emellerini gerçekleştirme planını uygulamaya yoluna gidecekler. Bu bağlamda Türkiye'nin Suriye ilişkilerini tekrar gözden geçirerek Beşar ESED'i sevmesek bile, ileride kendi sınır güvenliğimiz açısından yanımıza almalıyız. Zira bunlar yapılmazsa, ABD Suriye sınırında Kürdistan Devletinin kurulması için binbir oyunlar sergilemekte. Bu güruhlar Türkiye, Suriye ve İran devleti arasındaki bağlantıyı manipüle etmeye çalışma planlarını hayata geçirmek için her türlü komplo teorisini uygulamaya başlayacaklarından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu realite karşısında Türkiye devleti olarak iç siyasetimizde ve dış politikamızda milli irademizle haraket ederek bu oyunların üstesinden her zaman olduğu gibi yine geleceğimizden kimsenin endişesi olmasın. Bu kararlılığı iç siyasetimiz de Kudüs vakasına karşı iktidarıyla, muhalefetiyle verilen destek, Türk millet'ini milli birliği ve beraberliği adına onure etmiştir. Bu tablo dış güçlere karşı bir gözdağı niteliğindedir.