Değerli okurlarım, ülkemizin gündeminde Afrin "Zeytin Dalı Harekatı" askerlerimizin muvaffakatiyle devam ederken.Dost müttefik olduğunu deklare eden ABD emperyaistlerinden itiraf niteliğinde bir açıklama akıllara durgunluk verdi.YPG'nin PKK'nın Suriye'deki milis gücü olduğunu ayrıca YPG'nin PKK adına Türkiye'ye karşı savaştığını pespaye bir şekilde itiraf eden ABD'nin hiç umursamadan terör örgütlerine destek amaçlı ağır silahlar vererek bizlere karşı kullandırdığını alenen görmekteyiz. Türkiye bu dost gibi görünmeye çalıp da hasmane tavırlar sergileyen hasımlarının bir kez daha gerçek yüzlerini gördü. Sayın Cumhurbaşkanın da haklı olarak serzenişte bulunarak.Bu müptezellere ''siz hiç Osmanlı tokatı yediniz mi? ''söylemi anlayan için oldukça manidardır. Bu doğrultuda harekat ederken ülkemizin ve bizlerin en büyük sorunu okumamak,araştırmamak,sorgulamamak ve analiz etmemektir. Toplumuzun büyük kesimi küresel güçlerin bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin gençlerini zehirlemek ve dimağlarını farklı yerlerde kullanma adına sosyal medya iletişim araçlarının ülkemizde yanlış ve doğru kullanılmamasıdır. Bugün nüfusumuzun neredeyse iki katı kadar cep telefonu mevcut. 15 -75 yaş arasında hemen hemen herkesin elinde bir akıllı telefon bazen öyle telefona dalıyoruz ki, burnumuzun dibinden araba geçse farkedemez şekilde konsantra olmaktayız.Bedenimiz ortada lakin ruhumuzun nerede olduğunu kestirmek zor. Türk milleti olarak 7 'den 70'şe sanal medyayı çok çılgınca kullanmaktayız. Bunun yanında haber kaynaklarınada konu olan bu sosyal medya oyunları yüzünden nahoş olayların vuku bulduğunu da duyuyoruz. Bu gidişat gerçekten hepimizi düşündürmeli Türkiye nereye gidiyor? Zira okumuyoruz görsel görüntüler veya sanal ortamlar bizleri ziyadesiyle belleklerimizi hapsediyor. Konuşmayı ve normal kalemle yazı yazmayı unutur vaziyette geldik neredeyse.Bugün okullarda dahi öğrencilerin önlerinde laptopları ve akıllı tahtalar kalem kullanmayı unutur hale geldiler. Ezberler üzerine kurulan eğitiminde geleceğimiz olan evlatlarımızı menfi bir şekilde etkilediğini müşahade etmekteyiz.Sizlere birkaç gün öncesinde başımdan geçen bir anekdotumu anlatacağım yaklaşık olarak bu gazetede 3 aydır köşe yazısı yazmaktayım.Malumunuz her insan gibi biz de hatalar yaparız.Yazılarımın içeriğini sevenleriniz olur veya olmaz hepisine saygı duyuyorum. Nasıl ki, bir ses sanatçısı alkışlamayla onure oluyorsa,bir futbol takımındaki sporcular taraftarın tezahüratı ile mutlu oluyorsa, bir köşe yazarının veya gazetecinin de yazılarının okurlarınca okunup,menfi veya müspet yorumlar yapması ziyadesiyle onure etmekte  bir sonraki yazılarında konularına nasıl yön vereceklerine ışık tutmaktadır. Zira her insan etrafındaki toplulukların vermiş olduğu pozitif enerji ile ayakta kalabilir. Bu bağlamda toplum olarak kulaktan duyma bilgiler ile dimağlarımızı beyhude olarak doldurmaktayız.Aslına bakarsanızsa Türk toplumu olarak hepimiz bazen her konuda diplomasız akademisyenleriz.Örneğin ortaya herhangi bir konu atın emin olun ki, hayatında bir kitap okumayanımız dahi fikir yürütecektir. Burada sizleri tenzih ediyorum fikir yürütmek özgüvenle harekat etmek gayet güzel lakin konunun uzmanı olmadığımız bir konu hakkında yorum yapmamız hem o konunun uzmanı olanlara karşı bir saygısızlık ve etik olmadığına inanıyorum.Ayrıcada trajı komik duruma düşmemek için elzemdir.Asıl konumuza gelelim gazetemiz yayına başladığından itibaren 30 yıldır kardeşim gibi değer verdiğim kadirşinas arkadaşlarıma günlük gazete işyerlerine göndermekteyim.Kendilerini de zaman zaman ziyaret ederim.Ziyaretim sırasında masaya paçavra bir şekilde gazetemizin atıldığını gördüm.Önce sordum nasıl benim günlük yazılarımı takip ediyormusunuz diye sordum. Mertçe bir yanıt vererek vallahi geldiği gibi burada duruyor.Hiç sayfasını dahi açmadık.Bazen bir şeyler sarmak ve masaları silmekte kullanıyoruz demeleri ve ardından senin hatırın için bundan sonra okuruz söylemlerine gerçekten çok üzüldüm. Samimiyetimle ifade etmek isterim ki, saatlerce emek sarfederek,araştırarak zülfiyare dokunarak sizlerin önüne gelen bu bilgi içerikli gazetelerin hatır için okunmaması gerekir. Bir şeyleri takip etmek ve tarafsız bir düşünceyle okunması gerekliliğine inanıyorum.Bu örnekleri çoğaltabiliriz sizlerden istirham ediyorum çevrenizde illaki, gazete okuyanları bir takip edin. Genelde emekli kesimi ya bulmaca için gazeteye bakar veya zaam varmı diyerek büyük puntolu yazılara ve resimlere bakarlar. Gazetenin köşe yazarlarını okuyanların sayısı oldukça yetersiz.Halbuki, çağımızın vebası olan Gıybet(Dedikodu) ya ayırdığımız zamanın daha azını kitap ve gazete okumaya ayırsak sizleri temin ediyorum ki, toplumda ne istediğimizi bilen,daha çağdaş ve medeni nesillerin yetişeceğine inanıyorum. İslam dininde de Gıybet dedikodo için "Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının! Şüphesiz zannın bazısı günahtır; (birbirinizin kusurunu inceden inceye) araştırmayın; bazınız bazınızı gıybet etmesin! Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! O halde Allah’tan sakının!'' denmektedir. Bu hastalıktan kurtulmak için hepimizin hangi konu üzerinde olursa olsun kulaktan dolma değil.Kaynağından ve belgelere dayalı bir şekilde okuyarak,araştırarak öğrenirsek hem bilgimize bilgi katarız,çevremize ziyalar saçarız.Bunun ötesinde yapılan hataların ve erdemli olunmamanın temelinde kendini yetiştirmemek ve dedikodu yatar. Özellikle bir konuya daha değinmekte fayda görüyorum. Birkaç arkadaş bir mecliste hasbihal ettiğimizde konu konuyu açmakta bir bakıyorsunuz ki, siyasetin içerisinde kendinizi bulmuşsunuz fütursuzca a veya b partisi hakkında ileri,geri konuşarak dedikodu yapılmakta.Bu yapılan hatanın ne kadar günah olduğunu bilmemize rağmen bu illet hastalığın pencesinde sürüklenmekteyiz. Bu olumsuzluğa mahal vermemek adına herkesin ve herkesimin okuyan toplum olması gerektiğine inanıyorum.Ahir ömrümüzü beyhude işlerle geçirmenin hiçbir faydasının olmadığını bir kez daha düşünerek daha temkinli adım atmamız gerekir.Okumak gıybet etmekten daha kolaydır.Zira okumak cehaletin ve kötülüğün pasını çözer. Dedikodu ise insanları ve toplumu çıkmaza sürükler.