Kafa karışıklığı iyidir, insan bir kafasını olduğunu anlar der üstat İsmet Özel. Gerçekten insan beyni stabilize olduğunda statik bir hal alıp sorgulama yeteneğinden mahrum kalmaktadır. Buda insanın yaratılış aksamına yakışmayan bir zafiyettir.
İnsan düşünen sorgulayan ve sürekli kendini güncellemesi gereken bir varlıktır. Sosyal bir canlı olması ve yaşadığı an ve mekana bir anlam
İnsan düşünen sorgulayan ve sürekli kendini güncellemesi gereken bir varlıktır. Sosyal bir canlı olması ve yaşadığı an ve mekana bir anlam
katabilmesi bu aktivitelere bağlıdır. Aksi takdirde bu melekeleri olmayan yada kullanamayan insan sadece biyolojik bir canlı formatından öteye geçemez. Yer, içer, uyur, nefes alır ve sadece nefes verir.Diyalektikten yoksun bir varlık olmak kadar zavallı bir kompozisyon düşünemiyorum.
Aslında dünyaya yalın gelen insan, gelişme evrelerine bağlı olarak içinde yetiştiği toplumun kalıbına göre şekillenir. Toplum birey ilişkisindeki parametreler genelde o toplumun kültürel, siyasal ve ekonomik dinamikleri ile yakın ilişkilidir. Hatta ve hatta bire bir
aynıdır demek de mümkündür. Genelde ideolojik etkileşimlerin fark oluşturduğu coğrafyalarda eğitilmeye çalışılan bireylerin
eğitime alındıkları formal dönemleri iyi etüt etmek ve gözden kaçırmamak lazımdır. Eğer bu dönemlerdeki amaçlana kazanımları
sorgulamaktan kaçındı-ğımız an stabilize ve statik olunan çembere kendimizi hapsetmiş oluruz. Süregiden ve git gide de sit alanı
haline dönüşen ön kabullerimizin kritik eşiğinde artık her şeye teslim olan etkisiz eleman olmayı mukadder kabul eden niteliksiz bir nesil yetiştirmiş oluruz.
Daha ilkokul sıralarında eğer siz sınıfta konuşanları tahtaya yazın diye talimat verir ve konuşanları cezalandırırsanız böyle bir pedagojik anlayışın üreteceği nesil pısırık, konuşmaktan korkan özgüveni yerlerde sürünen sünepe bir nesil yetiştirmiş olursunuz. Oysa konuşan, eleştiren özgüveni yüksek bireylerin, toplumsal katma değeri çok daha fazladır. Dinamik bir toplumun önündeki en büyük tehlike çocuklarımıza daha ilk aşamada konuşmanın kötü olduğu kanaatini kabul ettirmemizdir. Sadece itaat kültürü gelişen bu bireylerin oluşturacağı toplumda insanlar sadece güce itaat eder haksızlığa sesini yükseltemez ve dahası haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır anlayışının belirleyici olduğu bir inancı taşıyamayacak düşük profilli nesiller üretmiş oluruz.
Bu anlamda temel espiri susmak değil konuşmaktır. Temel dinamiklere vakıf olmaktır. Değişen dünya şartlarına göre temel
değerlerinden ödün vermeyerek kendilerini her şartta güncelleyebilen insana sahip olmak bir toplum için büyük bir kazanımdır. Böyle bir toplumun yöneticisi de yönetileni de aydını da entellektüeli de, şehirlisi de köylüsü de velhasıl insan kaynakları yüksek seciyeli olacaktır. Onun için bazen üstat İsmet Özel'in dediği gibi bazen kafaları karıştırmak bir kafamız olduğunu hatırlamak ve anlamak için gereken bir eylemdir.