Değerli okurlarım, günümüz Türkiye'sinde, kadın olmanın başlı başına bir problem olduğunun nedenlerini betimlersek bugün ülkemizin bekası adına senaryolar hazırlayan küresel aktörler önemli bir hususun farkında  olduklarını unutmaktalar.Dünya lideri olan Atatürk'ün diğer devrimleri kadar kıymetli olan 05 Aralık 1934 tarihinde Türk kadına anayasal bir hak olan seçme ve seçilme reformunu gerçekleştirmesi dünya'ya ve Avrupa devletlerine karşı verilen en büyük mesajdır.Daima muasır medeniyetler seviyesine Türk ulusunu çıkarmaya çalışarak, ileriyi gören Mustafa Kemal ATATÜRK 'ün kadınlarımız hakkındaki düşüncesi ve söylemi olan:“Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.” Feraset sahibi olan, Atamızın Türk kadınına vermiş olduğu değeri, Avrupalılar yıllar sonra ancak verebilmişlerdir. Kadın yaratılış itibariyle fiziki olarak erkek ten daha zayıftır. Zira iktisadi ve sosyal hayatta erkeklerle aynı hak ve hukuka  sahip olduğunu unutmamak gerekir.Bu konuda herhangi bir beis yoktur. Tarihin gerisine gittiğimizde veya Peygamber efendimiz döneminden önce cahiliye devrinde kadını bir meta olarak görmek veya kız çocuklarını utanç kaynağı olarak gören ve o'nları açımasız şekilde katleden bir toplum düşünülebilir mi? Kadının adam yerine konmadığı bu dönemi yaşamak ve yaşatmak insanlığa sığmayacak bir yaşam şeklidir.İslamı öçü gibi göstermeye çalışanlar dimağlarından asla çıkarmamaları gereken bir husus var. Kadına yaşama hakkını ve eşitliği veren islam dinidir. Peygamber efendimiz ne  kadar manidar ifade etmiş:"Cennet anaların ayağının altındadır" Buradan çıkaracağımız ders kadına islam dininde ne kadar ehemmiyet verildiğidir. Kadınlar bizlere Allah'ın bahşettiği en büyük lütuflardandır. O'nlar bizlere emanettir. Nasıl ki, içtimai yaşamda bir tanıdığınız veya dostunuz size dünyevi bir eşyayı emanet ediyor. Sizde o emanete ihanet etmeden sahibine teslim ediyorsanız,bunda bir yeise kapılmaya mahal yok.
İşte kadınlarımızda Allah'ın bize emanetleri o'nları koruyup, kollamamız gerektiğini aklımızdan çıkarmamak gerekir.Bugün ki, yaşantımıza baktığımızda özellikle ülkemizin dört bir tarafında kadına karşı şiddet olaylarının yaşandığını, bir köle gibi o'nu gören müptezel zihniyetlerin olduğunu müşahade etmekteyiz. Bu pespayelik karşısında toplum olarak sindirilmiş olduğumuz mazallah yanımızda bir kadına kim olursa, olsun. İster anası, ister babası, ister kocası veya bir başkası kendince haklı nedenleri olsa bile, herkesin gözünün önünde alenen darp etmeye veya taciz etmeye hiç bir şekilde hakkı olmadığına inanıyorum. Son zamanlarda görsel ve yazılı basından da takip ettiğimiz kadarıyla kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin had safhada sirayet ettiğini, oto kontrol sisteminin maalesef kaybolduğu, yasalarında bazen bu gibi menfur olaylar karşısında, duyarsız kalması gitgide bazı müptezellere cesaret vermekte, nasıl olsa asarım,keserim kimse karışamaz kadın benim değil mi? diyerek şiddet uygulamakta. Haber proğramını izlerken bir bayan öğretmenin eşinden defalarca şiddet gördüğü halde, eşine ilk önce 1 ay evden uzaklaştırma en son vakada da 1 hafta evden uzaklaştırma vermeleri akla izana sığmaz böyle bir adalete vatandaş nasıl güvenebilirki,Zira  kadıncağızın ağzı burnu darmadağın bu bayan öğretmen öğrencilerinin karşısına çıkıpda nasıl ders verecek. Bu öğrencilerine karşı bırakın mahcubiyeti o'nlara öğüt vermeye kalktığında sakın ha ileriden evlendiğinizde kadınlarınıza benim gibi dayak atmayın mı? diyecek. Burada sayın yargı mensuplarına sesleniyorum. Kadına yapılan bu şiddet örtbas edilmemeli,gerekirse Anayasa mahkemesine hukuk diliyle bu konular hakkında ağırlaştırılması gereken cezai müeyyidenin uygulanması hususnda,Adalet bakanlığımızın  ve barolarımızın sivil toplum kuruluşlarımızın desteklenmesiyle yeniden kanun düzenleme yoluna kapı açılabilir. 73 yıl öncesi Türkiye'sinde Mustafa Kemal'in kadına verdiği değeri gün'ümüzle kıyasladığımızda bu konuda sınıfta kalmışız. Ayrıca bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantalitesini bir kenara bırakmak gerekir. O yılan bir gün kontrolden çıkarsa, senide zehirler bundan hiç şüphemiz olmasın. Lütfen Türk örf ve adetlerine uygun  olarak yaşamaya gayret sarf edelim. Güçlünün yanında değil, güçsüzün yanında olmamız adına...