Devlet geçmişte silahlı zorba bir güç olarak yönetenlerin emirleri doğrultusunda hareket eden bir organizasyon olarak beyinlerimizde varlığını yirmi yıl öncesine kadar devam ettirmiştir.
    Vatandaşı askere alan, vatandaştan vergi toplayan, vergisini ödeyemeyenlere her türlü baskı ve zorbalık yapan, Jandarma gücü ile tarlasını, tapanını sattıran bir kurum olarak belleklerimizde iz bırakmıştı. 
Hatta bir çiftçi vergi borcunu ödeyemediği için, iki öküzünden birinin elinden alındığı da filimlere konu olmuştu.
Çift süreceği zaman tek öküzünün yanına kendisini bağlayarak tarlasını sürmeye çalışan çiftçi hala gözümüzün önünde…
***
Depremlerde vatandaş kendi kaderine terk edilirdi. 
Devlet, vatandaşa yardım etmeyi kendine görev saymazdı. 
Deprem, yangın, sel ve diğer doğa olayları vatandaşın kaderi olarak değerlendirilirdi. 
Sigortası olmayan hiç bir vatandaş sağlık hizmetlerinden yararlanamazdı. 
***
    Şimdi, nerede bir sıkıntı var ise devlet tüm gücü ile oradadır. 
Bir kişi kaybolur, yüzlerce devlet görevlisi kaybolanı bulmaya çalışır. 
Her türlü araç ve gereçleri de seferber eder. 
Nerede bir yangın, nerede bir deprem, nerede bir se felaketi varsa devlet anında tüm gücü ile oradadır. 
Bir hastanın hastaneye yetişmesi için her türlü araç ve gereçler hizmete amadedir. 
Sigortası var mı yok mu diye bakılmaksızın uçak ambulansı da dahil olmak üzere her türlü hizmet verilmektedir. 
Devlet hiç bir vatandaşının mağduriyetine tarafsız kalmıyor. 
Yiyecek, içecek, barınma, nakit para yardımı, borçlarının ertelenmesi ya da silinmesi gibi hizmetleri de sürekli bir şekilde yürütmeye devam ediyor. 
***
    Çok büyük bir felaket yaşadık. 
11 il, yüze yakın ilçe ve bine yakın köy olmak üzere çok geniş bir alanı kaplayan felaket için çok ağır bir fatura ödedik. 
Elli binden fazla kardeşimizi kaybettik. 
Yüz binlerle ifade edilen bina enkazını temizlemek zorunda kaldık. 
Bir ayı aşkın bir zamandan beri Bakanlarımız, Valilerimiz, Kaymakamlarımız, Komutanlarımız ve devletimizin tüm ilgilileri bölge insanlarının dertleri ile dertlenmekte ve çözüm üretmektedirler. 
Halkımız, yurdumuzun her köşesinde adeta seferberlik anlayışı içinde bölge mağdurlarının imdadına yetişmeye çalışıyor. 
Devlet milleti ile bir bütün halinde hizmete devam etmektedir. 
Milyonlarca insanın barınma, yeme içme sorunlarına çözüm üretiyorlar. 
Yüz binlerce insana her gün üç öğün sıcak yemek veriliyor…
Tüm mağdurlara nakti yardımda bulunuluyor…
*** 
Deprem yetmezmiş gibi bir de deprem bölgesinde sel felaketi ile karşı karşıya kaldık. 
Bu kadar büyük bir felaketin altından dünyada hiç bir ülke kalkamazdı. 
Türkiye düşmanlarının da istedikleri olmuştu.
İktidar enkazın altında kalsın, her yer yıkılsın, yüzbinlerce insan ölsün… 
Yeter ki Erdoğan gitsin... 
Bu kadar alçak ve namussuz bir anlayış içinde olan gürühla karşı karşıyayız.
***
    "Deprem ve sel felaketinden vatandaşını koruyamayan iktidar 14 Mayıs’ta sandığa gömülecek" diyen CHP’nin Afyon Milletvekili kaltağa ve diğer alçaklara ne demeli? 
Bakanlar, valiler, kaymakamlar ve devletin tüm kurumları orada piknik mi yapıyorlar? 
Nankör, yalancı, alçak namussuzlar… 
Allah belanızı versin… 
***
Bu kadar şerefsiz ve namussuzca siyaset olamaz. 
Cesetler üstünden siyaset yapılamaz. 
Ayaklarına çizme giymiş, gecesini gündüzüne katmış, depremin olduğu günden bu güne kadar vatandaşın dertleri ile dertlenmiş ve bir amele gibi çalışmış bakanların emeklerine karşı saygısız ve terbiyesizce söylenen yalanlarınızın içinde boğulursunuz inşallah.
***
Ne yaparsanız yapın 14 Mayıs’ta bir daha gelmemek üzere gideceksiniz. 
Sizi ağa babanız ABD bile kurtaramayacak. 
ABD, FETÖ ve PKK ile el ele verip def olup gideceksiniz. 
Vatanımızda vatansızlara yerimiz yok. 
Erdoğan yeniden kazanacak. 
Allah ülkemizin ve Erdoğan’ın yar ve yardımcısı olsun. 

Saygılarımla…

İDRİS ORTAKAYA