Avrupa Birliği son yıllarda dünyanın gidişatına ayak uyduramamaya başladı.
Dünyadaki değişim ve dönüşümü iyi okuyamıyorlar.
Kritik dönemlerde etkili ve doğru kararlar alamamaları, pasif kalmaları, geleceğe matuf yeni bir vizyon ortaya koyamamaları AB’nin sonunu hazırlıyor.

Özellikle son yıllarda AB ülkelerinin içine düştüğü ekonomik ve mali krizleri önceden öngörüp, zamanında çözmek için gerekli adımları atamamaları birlik üzerindeki kuşkuları derinleştirdi.
Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İrlanda gibi ülkelerde kamu borcunun kontrol edilebilir oranların üzerine çıkması, bu ülkelerin finansman bulmakta zorlanır hale gelmesi, ekonomik ve mali krizin derinleşmesine neden oldu.
Bu durum kendi halklarında bir hoşnutsuzluk ve AB fikrine güvensizliği de beraberinde getirdi.
Ekonomik ve mali kriz, beraberinde siyasi krizi de tetikledi.

Son üç beş yıla kadar dışarıdan bakıldığında bir istikrar, demokrasi ve refah birliği olarak görülen AB, kendi içerisindeki ekonomik kriz, bazı üye ülkelerde artan yabancı düşmanlığı, terör örgütlerinin elebaşlarının korunup kollandığı bir liman olarak görülmeye başlandı.
Özellikle, terörle ve teröristle arasına mesafe koymaması, demokrasi ve insan haklarını savunup darbeyi ve darbecileri koruyup kollayan bir politika gütmesi, hayal kırıklığına sebep oldu.  
Bütün bu olup bitenler AB’nin hem iç kamuoyunda, hem de dış kamuoyunda imajının bozulmasına neden oldu.
Bugün artık AB eskisi kadar inandırıcı değil, hayalleri süsleyen bir proje değil.

İngiltere’nin, Avrupa Birliğinin içine düştüğü bu derin ekonomik, mali ve siyasi krizin faturasını çekmek istemeyerek birlikten ayrılmasını aslında AB için sonun başlangıcı olarak kabul etmek lazım.
Bundan böyle bütün yük, birliğin taşıyıcı kolanları olan Almanya ve Fransa’nın üzerine binecektir.
Bana göre bu iki ülkenin ekonomik ve siyasi gücü birliği korumaya yetmeyecektir.
Kendini bu sıkışmışlıktan kurtaracak Türkiye gibi müttefiklere ihtiyacı olacaktır.
Eğer Türkiye’yi zamanında birlik içerisine almış olsalardı, İngiltere AB üyeliğinden ayrılmak istemeyecekti.
O zaman dünya üzerinde süper bir güç olabilirlerdi.

Avrupa Birliğinin kuruluş amacı da buydu zaten. ABD ve Sovyetler Birliğinin dışında bir güç oluşturmaktı.
Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla nispeten arzu ettiği hedefine ulaşmaya başladı.
Ancak ABD kendisinin dünya üzerinde kurduğu sisteme rakip olacak, belki de kurduğu bu sistemi bozacak yegâne gücün AB olabileceği düşüncesi ile gerekli tedbirleri aldı.
AB ‘nin uzandığı her ülkeye, kendi egemenliğini sürdürmek için kullandığı NATO ve benzeri örgütlerle girdi ve birlik üzerindeki kontrolünü sürdürdü.

Bununla da yetinmeyen ABD, AB taşıyıcı kolanlarının ihtiyacı olan petrol ve enerji kaynaklarını Rusya ile anlaşarak tam kontrolünü sağladı.
Afganistan, Irak, Libya, Suriye gibi ülkelerin bazılarını işgal ederek, bazılarının da işgaline zemin hazırladı.
Bu ülkelere parçalara bölerek, petrol ve enerji kaynakları üzerindeki tasarruf haklarını ellerinden aldı.
Bu sayede artık hiçbir ülke ABD ve Rusya’nın onayı olmadan, AB ülkeleri ve ÇİN ile doğrudan petrol ve enerji satamayacaklar. Bunu yaparak dolaylı olarak aslında AB ve Çin kontrol almak istiyorlar.

Bütün bu kuşatılmıştan kurtulmak için AB bugüne kadar hiçbir şey yapmadı veya yapamadı.
Bütün bu olup biteni anlayacak ve çözüm üretecek stratejik akıl ve düşünceden yoksun bir şekilde, gündelik kendi içindeki sorunlarıyla didişip duruyor.
Böyle olmasa hiç, kendisini bu kuşatılmışlıktan kurtaracak yegâne güç Türkiye’yi birlik içerisine almak için yıllardır oyalama akılsızlığını göstermezdi sanırım.

Avrupa Birliği ülkelerini bu kuşatmadan, Avrupa’ya hapsedilmekten kurtaracak yegâne güç ve anahtar Türkiye’nin elindedir. Ancak Avrupa Parlamentosunun, Türkiye’nin AB ile sürdürdüğü tam üyelik ile ilgili müzakereleri geçici süreliğine dondurmasını tavsiye eden kararı tam olarak kendileri açısından aymazlıktır.
ABD ve Rusya’nın tamda istedikleri şekilde bir politikayı sürdürüyorlar.
Eğer AB üye devletleri, Avrupa Parlamentosunun almış olduğu tavsiye kararına uyarlarsa, birlik hızla dağılma sürecine girecektir. Birlik üyeleri bir tarafta ABD, diğer tarafta Rusya’nın olduğu, iki kutuplu yenidünya düzeni içerisinde dağılacaklardır.

Avrupa Parlamentosunun Türkiye’nin AB ile sürdürdüğü tam üyelik ile ilgili müzakereleri geçici süreliğine dondurmasını tavsiye eden kararı, AB’nin geleceği açısından tarihi bir karardır.
Bir nevi AB için tamamı, devam mı kararıdır. Bakalım AB yanlıştan dönebilecek akıl ve izana sahip mi?

Bekleyip göreceğiz.