ÖLÜM NE DEMEK ?

Ölüm, yaşamsal fonksiyonların yitimi ve sona ermesidir.

Çeşitli inançlara ve kişilere göre bir çok tanımı yapılmış olan ölümün en doğru tanımını İslam dininin yapmış olduğunu görmekteyiz. Ölüm, yaşamsal fonksiyonların yitimi ve sona ermesidir. Başka bir tarife göre ölüm, organizmayı ayakta tutan tüm biyolojik işlevlerin geri döndürülemez bir şekilde sona ermesidir. Başta Bâbil ve eski İsrail olmak üzere Mezopotamya geleneklerinde ölüm yeni bir hayat veya yeniden doğuş şeklinde görülmeyip hayatın tamamen sona erdiği ve geri dönüşün mümkün olmadığı kasvetli bir durum olarak anlaşılmıştır. Özellikle ilkel ve putperest toplumlarda ölüm tabii bir durum kabul edilmeyip tanrıların gazabı, ruhun bedenden kurtulmak istemesi ya da yaygın biçimde büyü sonucu ortaya çıkan bir durum olarak algılanmıştır.
Erken Grek geleneğinde yeniden dirilme fikri yerine, bedenin hayat kaynağı kabul edilen ruhun ölüler diyarı olan Hades’e gidip orada hayatını devam ettirdiğine inanılmıştır. Fakat genellikle ölüm sonrası hayat, olumlu çağrışıma sahip değildir.  Farklı gnostik unsurları içinde barındıran kurtuluş merkezli hıristiyan inancında ölüm, ilk insan çiftinin işlediği ve bu yolla bütün insanlığa sirayet eden aslî günahın birsonucu ve insanın Tanrı’dan uzaklaşma ve O’na yabancılaşma süreci olarak görülmüştür. Fakat bu noktada Îsâ Mesîh’e inananlarla inanmayan günahkârlar arasında fark olduğu düşünülmüştür. .
Kur’ân-ı Kerîm’de yaşatmanın karşıtı olarak imâte (canlının hayatına son verme) ve teveffî (ruhunu kabzetme) kavramları geçmektedir. Birçok âyet ve hadiste belirtildiği üzere yaşatan ve öldüren Allah’tır. Bu sebeple insan için çok önemli bir hadise olan ve onun iradesi dışında vuku bulan ölüm fiilinin gerçekleştirilmesi Allah’a nisbet edilmiştir.
İslam dinine göre ölümün tanımı; Yüce Allah’tan gelen ruhun tekrar ona dönmesi, karanlıklardan kurtulup aydınlığa kavuşması, gerçek ve sonsuz bir hayata başlaması olarak ifade edilmektedir. Çok muhteşem bir tanımlama. Bu tanımlamanın ruhuna uygun olarak yorumlarımızı, düşüncelerimizi geniş bir şekilde geliştirebiliriz. Evet. Ben bu doğrultuda düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bana göre ölüm, yok olma değil ebedi olan başka bir aleme gidiştir, göçtür.. Ölüm sadece kullandığımız beden için geçerlidir. Bedenin ölümü bizim (ruhun), bedeni terk etmemize vesile olmaktadır. O halde bizler yani insanlar ruhlar aleminin birer üyesiyiz.
Uyku bir tür ölümdür..
Ölüm, müslüman için ağır bir uykudur..
Hiç kimsenin kaçıp kurtulamayacağı bir akıbettir.
Cehennem ise ebedi ölüm, yani kâfirler için ağır bir uykusuzluktur..
Ölüm yani ebedi aleme göç mukadder ise de, insanın dünyaya gelmesinin amacı ölmek değil yaşamaktır. Allah, ruhundan üfleyip halkettiği ve şuurla bezediği Âdem’in nesline aslında ebedî hayat vermiştir. Ancak hayat iki devreye ayrılmış olup ilk devre bir tür eğitim ve sınav, ikincisi ilk devrede elde edilen sonuçların şekillendireceği ebediyet sürecidir. Ölüm hayatın bu iki dönemini birbirine bağlayan ve insanı ebedîleştiren bir araçtır. Bu sebeple ölüm yaklaşık yirmi âyette “likā” (Allah’la buluşmak) kavramıyla ifade edilmiştir. Bizlere tahsis edilen bedeni, biz dilediğimiz gibi kullanmışız. Yaptığımız iyi ve kötü şeylerden bedenimiz sorumlu değildir. Tüm sorumluluk bedeni kullanan ruhumuza aittir. Bedeni nasıl kullandığımızın da hesabı bizden sorulacaktır.
Arabanı kullanırken yağına, suyuna, yürüyen aksamlarına, aküsüne, farlarına ve frensistemine bakıyorsun. Yılda bir genel bakıma sokuyorsun. Bedenine de hiç olmazsa araban kadar özen gösteriyor musun? Yüce Allah, bedenimizi yüz elli yıl yaşayabilecek şekilde dizayn etmiştir. İyi kullanamadığımız, bakımını, bakımlarını yaptırmadığımız taktirde bu süre kısalacaktır. Bunun hesabı da bizden sorulacaktır. Bedenin yaşam koşulları sona erince biz bedeni terk ederek bir başka aleme gidiyoruz. Giderken de bedeni kullandığımız süre içinde yaptığımız iyiyi, kötüyü ve her şeyi birlikte götürmek zorundayız. Çünkü hesap vereceğimiz bir merci var. Bizi mevcut dünya aleminde görevlendiren, imtihan eden yüce Allah, görevlerimizi yapıp yapmadığımızın hesabını soracaktır.
Allah'tan başka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi. Ankebut 41 İşte misâller! Biz onları insanlar için îrâd ediyoruz. Alim olanlardan başkası onları anlamaz. Ankebut 43 Yüce Yaradan nefsimizin denetimine müdehale etmemiştir. Tamamen insiyatifi bize bırakmıştır. İyi olmak yada kötü olmak tercihi bizlere aittir. Nefsimizi kontrol
edebilmiş ve onu denetimimiz altına alabilmiş isek ne mutlu bize. Eğer nefis bizi kontrolü altına almışsa, o zaman vay halimize. Çünkü nefis ile şeytan ikiz kardeştirler.
Tercihlerinle birlikte hesap vereceğin başka bir aleme gideceksin. Başka bir aleme gitmenin adına ölüm denmektedir. Halbuki, ebediyen var olacağımız bir aleme yeniden gidiyoruz. Yani, Allah'tan geldik, yine Allah'a gidiyoruz. İyi ve güzel şeylerle gitmeyi nasip etsin Yüce Yaradan.

Saygılarımla..
İDRİS ORTAKAYA