Fatih’in 4 oğlu olmasına rağmen 1459 doğumlu olan ve abisi İkinci Bayezid’den 12 yaş küçük olmasına rağmen kendisini daha iyi yetiştirmiş olan Cem Sultan’a da hemen herkes Fatih’ten sonra Osmanlı’nın yeni padişahı olarak bakıyordu.
Fatih’in 1481 yılında hayata veda ettiği tarihte İkinci Bayezid Amasya’da diğer oğlu Cem Sultan’da Konya’da Vali olarak görev yapıyor ve babalarının sağlık durumu ile kendilerine gelen en son bilgileri değerlendiriyorlardı.
Yapı itibarı ile daha mülayim bir kişiliği olan ve “Çelebi” olarak ta anılan İkinci Bayezit’in aksine Cem Sultan daha atak daha gözü pek bir kişilik olarak anılıyor ve değerlendirmelerde bu iki yapı arasında yapılıyordu.
Geleneğe göre Vefat eden padişah sonrası tahta kim geçecekse Saray bürokrasisi tarafından ona Ulak gönderilir ve kendisine “Gel tahtın başına geç, babandan sonra Devleti idare et” haberi gönderilirdi.
İşte böyle bir anda toplanan Saray bürokrasisi kapıları kapattıktan sonra “ Arkadaşlar Cennet mekan Fatih Sultan Mehmet 30 yıldan fazla bir süre Devletin başında kaldı, bu 30 yıllık zaman dilimi içerisinde biz seferden sefere koştuk, uyku uyumadık, rahat yüzü görmedik, Evimize gidemedik, at sırtında o memleket senin bu memleket benim demeden dolaştığımızdan eşlerimizin çocuklarımızın yüzünü göremedik, eğer İkinci Bayezid yerine ulakları Cem Sultan’a gönderirsek ve Tahta Cem Sultan geçerse bir 30 yıl daha rahat yüzü göremeyiz, eğer rahat bir şekilde 20-30 yıl geçirmek istiyorsak Ulakları Cem Sultan yerine daha hızlı bir şekilde İkinci Bayezid’e göndermemiz gerekecek” kararı almakta gecikmediler.
Bu memlekette dünde bugünde isterse Bürokrasinin neler yapabileceği daha da önemlisi Bürokratların aldığı bir karar ile kocaman bir devletin nereden nereye gideceğini anlatmaya çalışıyoruz, Bürokrasinin hışmına uğramasa ve Devletin başına geçebilse idi “Acaba Cem Sultan’ın idaresindeki Osmanlı nasıl bir Coğrafyada hüküm sürecekti.? sorusu o gün bu gündür bizim aklımızdan bir türlü çıkmıyor.
Sonrası zaten biraz tarih bilenlerin malumu, belli bir süre iki kardeş arasında geçen kavga sonucu bir şekilde Rodos Şövalyelerinin eline “düşürülen” Cem Sultan’ın Saray ile ilişkisi kesilince İkinci Bayezit yaklaşık 31 yıl fazla hareketli olmayan bir süreçte Padişahlık yapmış oldu.
Biz kendimizi bildik bileli Osmanlı Döneminde de Osmanlı Bakiyesi Türkiye Cumhuriyetinde de değişmez bir şekilde “Oligarşik bürokrasiden” bahseder, İktidarda kimin kaç yıl kaldığının pek önemli olmadığını belirleyici unsurun ise “Bürokrasi” olduğunu dilimizin döndüğünce anlatmaya çalışırız.
Geçtiğimiz Pazartesi günü “Bürokrasinin gücü siyasetçinin güçsüzlüğü” başlığı ile Bürokratlar ile ilgili bir yazı yazmıştık, Yazı sonrası bizi arayan ve Bürokratlar ile ilgili daha çok olumsuz anılarını anlatan vatandaşlarımızı dinleyince nasıl hassas bir noktaya dokunduğumuzu bir kez daha anlamış olduk.
Bizden öncede çok sayıda yazar-çizer Bürokrasi ile ilgili çok sayıda fikir beyan etmişlerdi, muhtemelen bundan sonra da Bürokrasi ile ilgili eleştiriler kesinlikle bitmeyecek, Devletin çıkardığı kanunlardan ziyade kendi kafalarına göre görev yapan Bürokratlar yüzünden hep korktuğumuz ve ortadan kalkmasını istediğimiz “Ceberrut Devlet Anlayışı da” bir türlü hayatımızdan çıkmıyor, çıkmamaya direniyor.
Bütün bir ömrünü Vatandaşların işini nasıl kolaylaştırırım” şeklindeki soruya cevap aramak yerine “Vatandaşın işini nasıl zora koşarım.?” diye düşünerek geçiren ve “her ne kadar vatandaşlardan aldıkları oylar ile Devlet yönetimine gelseler bile bunun hiç bir önemi yoktur zira Devletin yönetimi siyasetçilerde değildir, bürokratlardır” diye düşünen bu kesim çoğu zamanda 15 Temmuz örneğinde olduğu gibi “Durumdan vazife çıkartarak” siyaset mekanizmasını ortadan kaldırıp Devleti tamamen ele geçirmeye çalışıyor.
“Fatih Sultan Mehmet’in ölümünden sonra Devleti kim idare edecek.?” sorusuna bile kendi çerçevesinden bakan Bürokrasinin 1481 yılından günümüze kadar olan 535 yıllık zaman dilimi içerisinde bırakın zayıflamayı daha da güçlendiği özellikle 14 yıldır İktidarda bulunan ve “Seçilmişleri atanmışlara yem etmeyeceğiz” diye böbürlenen AK Partinin bile geldiğimiz noktada ipleri tamamen Bürokrasiye teslim etmesinden sonra “Bürokrasiyi kim yola getirecek.?” sorusunu galiba daha uzun yıllar soracağız gibi geliyor bize.