23 NİSAN KUTLU OLSUN…

    O ne güzel bir manzara…
Ankara da Hacı Bayram Veli Camisinde Cuma namazı kılan heyet, namazdan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını yapıyor. 
Dualarla açılışı yapılan bu meclis, Türkiye Cumhuriyetinin ilk Meclisi oluyor.
***
    İstanbul Payİtahdı işgal altında olduğu için ülkenin, Ankara’daki Meclis tarafından yönetilmesine karar veriliyor. 
Türkiye halkları, canları ile malları ile bu oluşumun başarıya ulaşması için her türlü gayreti gösteriyor. 
Yönetim kadrosu tam yetki ile donatılıyor. 
Daha sonra işgalci güçlerle yapılan anlaşmalar sonunda önemli bir politik değişim meydana geliyor. 
***
    Meclisin açılışındaki inanç birliği, amaç birliği, kardeşlik ve kader birliğinin yerinde yeller esmeye başlıyor, zaman içerisinde…
Devlet, halkın istekleri doğrultusunda yönetilmiyor. 
Egemen güç öncelikle halkın çok önemli değerlerini ve kutsallarını yok etmek için düğmeye basıyor. 
Bir gecede bin yıllık alışkanlıkları olan arapça okuma yazmayı yasaklıyor. 
Harf devrimi deniliyor…
Kıpırdıyanların kafası kesiliyor. 
Şapka devrimi deniliyor… 
Sarık takma yasaklanıyor. 
Bin yıllık giyim kuşam, gelenek, görenek alışkanlıkları değiştiriliyor. 
Uymayanlar canlarından oluyor.
***
Şapka takmayı kabul etmeyen seksen insan, istiklal mahkemelerince idam ediliyorlar. 
Camiler, Tekkeler, Zaviyeler kapatılıyor. 
Kuran kursları ve medreseler kapatılıyor. 
Camilerin bir kısmı satılıyor. 
Bir kısmı ahır yapılıyor. 
Ezanı Muhammediye yasaklanıyor. 
Türkçe ezan sistemi getiriliyor. 
Şehit cenazeleri batı müziği eşliğinde defnediliyor. 
***
Devletin, ordunun ve diğer güvenlik kuvvetlerinin hiç bir yerinde islami bir sembolle karşılaşmak mümkün değil. 
Dinsiz, soysuz ve sopsuz bir millet oluşturma çabası içindeler…
Bin yıllık tarihimiz silinmiş, altıyüz yıl Cihana hükmetmiş koca bir Osmanlı İmparatorluğu’nun Padişahları hain ilan edilmiş, İngilizlerle birlik olup, Osmanlı’nın tarihe gömülmesi sağlanmıştır. 
Tüm İslami inançlar, mezhepler, tarikatlar yasaklanıyor. 
Azınlıkların inançlarına müdahale edilmiyor. 
Onlara, diledikleri gibi ibadet özgürlüğü sağlanıyor. 
***
Kürtlere zulüm yapılıyor. 
Lazlara zulüm yapılıyor.
Çerkezlere zulüm yapılıyor.
Kitlesel katliamlardan da kaçınılmıyor.
Ülkede yaşayan tüm kesimler, azınlıklar hariç bu faşist tek parti yönetiminin zulmünden kurtulamıyor.
Bu kadar korkunç baskı ve şiddetler sonucunda kısmen de olsa başarıya ulaşyor.
Soysuz, sopsuz, dinsiz, imansız, ahlaksız, vatansız bir toplum oluşturmayı başarıyor.
Cumhuriyetin kuruluşundan kısa bir zaman sonra, ülkemiz İngilizlerin Türk görünümlü kuklaları tarafından yönetiliyor…
1952 tarihinden sonra İngilizlerin kucağından indirilip, ABD’nin kucağına oturmamız sağlanıyor.
***
    Çok partili sistemin başbakanı olan Menderes, kuklaların değil de halkın istekleri doğrultusunda çalışma yürütüğü için, bedelini canı ile ödemek zorunda kalıyor.
Daha sonra Özal, Ecevit ve Erbakan gibi liderler de bu kuklalarla mücadele etmiş ancak onlar da başarılı olamamışlardır.
Vesayet odakları her on yılda bir ihtilal yaparak gelişen halk muhalefetine engel olmuştur. 
1960 ihtilalinden sonra ABD kukla tipini değiştirmiştir. 
Fetullah Gülen diye birisini Türkiye için önemli bir baş kukla olarak görevlendirmiştir. 
Bu ABD kuklası görevini başarı ile sürdürmüştür. 
Kaleyi içten feth etmiştir. 
Tüm Devlet kurumlarını ele geçiren bir paralel Devlet yapısı oluşturmuştur. 
PKK ile ortaklaşa çalışma yürütmüştür. 
Devletin ekonomisi İMF’nin denetimine verilmiştir. 
Doğu ve Güneydoğu bölgeleri PKK’ya tahsis edilmiştir. 
***
Devlet bölgede sembolik olarak durmaktadır. 
27 adet bankanın içi boşaltılarak iflas ettirilmiş, devletin  malı ilgililer tarafından adeta talan edilmiştir. 
Ekonomik ve siyasi anlamda iflas etmiş bir devleti yönetmek için Erdoğan’ın partisi büyük bir çoğunlukla seçimi kazanmıştır. 
Erdoğan siyasi yasaklı olduğu için, Abdullah Gül'e hükümeti kurma görevi verilmiştir. 
O günlerde de Kukla bir hükümet kurulmuştur.
Hiç bir yetkisi olmayan göstermelik bir hükümetin kurulmasına izin verilmiş ve ipler hala kukla yöneticilerinin elindedir…
***
    Deniz Baykal'ın demokrasi anlayışına ters düşen bu durumun düzeltilmesi için Erdoğan'ın yasaklılığının kaldırılması noktasında önemli bir hamle yapılmış ve bu girişim sonucunda Erdoğan Başbakan olmuştur. 
Sayın Erdoğan, yetenekli, bilgili, akıllı ve ülkenin içinde bulunduğu vahim durumun bilincinde olarak, sabırla bu olumsuzlukları aşmaya çalışmıştır. 
Çok büyük olumsuzluklarla karşılaşmış olmasına rağmen "Biz bu yola çıkarken kefenimizi giydik" diyerek mücadelesini cesareti ile bütünleştirerek tüm olumsuzlukları, komploları, suikastları, işgal girişimlerini, hendek ve özerklik adı altında yapılan ayaklanmaları aşarak belli ve önemli bir güç haline dünüşmüştür.
    İMF’yi kovmuştur. 
PKK’yı hendeklere gömmüştür. 
FETÖ’nün elini kolunu kesmiştir. 
DEAŞ terör örgütünü bitirmiştir. 
ABD’ye meydan okuyarak, sınırlarımızda bir terör Devletinin kurulmasına Izin vermemiştir. 
Kırk yıldan beri Ermeni işgalinde bulunan Azarbeycan topraklarının kurtulması için çok önemli bir destekte bulunmuştur. 
Katar'ın işgaline izin vermemiştir. 
Katar'a çok önemli destekler sunmuştur. 
Libya'nın işgaline izin vermemiştir. 
Halen Libya ve Katar’da önemli bir Türk askeri gücü bulunmaktadır.  
Rusya ile Ukrayna savaşında taraf olmamıştır. 
Her iki tarafla dostluğunu devam ettirmektedir. 
Birleşmiş Milletler Teşkilatı fiilen yok hükmündedir. 
Erdoğan genel sekreteri de yanına alarak Birleşmiş Milletlerin görevini yürütmektedir. 
Dünyadaki hiç bir haksızlığa karşı tarafsız kalmamıştır. 
Mazlumların yanında zalimlerin karşısında olmuştur. 
Dünya beşten büyüktür derken, kendilerini dünyanın efendisi sananların karşısına dikilmiştir. 
Kısacası bu adam gibi adam Dünya'yı yeniden adil bir biçimde dizayn etmek için çalışmalarını sürdürmektedir. 
***
Dünyanın sahipleri olduklarına inanan liderlerin aklı karışmıştır. 
Ne halt edeceklerini bilmez durumdadırlar. 
Erdoğan’lı bir dünya olamaz... 
Olursa sömürü olmaz. 
Haksızlık olmaz. 
Zulüm olmaz. 
İşgal olmaz. 
Gasp olmaz. 
Açlık olmaz. 
Bunlar olmazsa o parazit devletler nasıl geçinecekler. 
Kesinlikle mağduriyet yaşayacaklar. 
Mağdur olmamaları için Erdoğan'ın gitmesi lazım…
***
    Cumhuriyetimizi inançları ile imanları ile duaları ile Hacı Bayramı Veli camisinde kılınan cuma namazından sonra kuran o güzel insanların duyguları, inançları nasıl bir siyası çıkar malzemesi olarak görüldüyse şu anda da o çıkarcı gurubun torunları aynı oyunları yeniden sergilemeye çalışıyorlar. 
    Ülkemiz düşmanı tüm kafirler birleşerek Erdoğan’sız bir Türkiye oluşturmanın peşindeler…
Türkiye batarsa batsın. 
Bu alçak ve satılmışların umurunda değil... 
Yeter ki Erdoğan gitsin. 
Kürt, Türk,  Alevi, Sünni iç savaşını başarabilirlerse çok mutlu olacaklar. 
Küçük olsun bizim olsun mantığı ile hareket eden soysuz, sopsuz, vatansızlara karşı 14 Mayıs bir milat olacaktır.
***
    Herkes aklını başına devşirsin. 
Kısaca özetlemiş olduğum yüz yıllık tarihimizi gözden geçirilerek, insanların ilahlaştırılması mantığından uzak bir yaklaşımla tahlil etmeye çalıştım.
Talimatla yazdırılan ve bizlere okutturulan tarih bilgileri doğru bilgiler değildir.
Bu nedenle tarihimizi doğru kaynaklardan öğrenmek zorundayız. 
Bu da çok zor bir şey değildir. 
Ciddi bir araştırma sonunda doğru  bilgilere ulaşabilme şansına sahibiz. 
1923 yılında dualarla kurulan Cumhuriyetimiz, Erdoğan'ın tam bağımsız Türkiye anlayışı ile bir anlam kazanmıştır. Şehitlerimiz islami esaslara göre defnediliyor. Tüm Devlet kurumlarında islami senbollerle karşılaşma şansına sahibiz. Ülkemizde yaşayan vatandaşların tamamı birinci sınıf vatandaş muamelesi görmektedir. Sosya Devlet anlayışı çerçevesinde Devlet, kimsesizlerin kimsesi durumundadır.Hiç bir vatandaşımız aç ve açıkta değildir. Ne dinsel ne ırksal anlamda bir ayrım yoktur. Her yurtdaş inancı doğrutusunda ibadetini özgürce yapabiliyor. Dileyen dilediği dilde özgürce konuşabiliyor.
TÜRKİYE'Yİ  üst kimliğimiz olarak gördüğümüz taktirde alt kimliklerin tamamı biribirinin kardeşi olur.
***
Değerli okurlarım, bu anlamda,
    14 Mayıs var olma ile yok olma mücadelesidir. 
Vatanseverler ile vatan satanların mücadelesidir. 
Hak ile batılın mücadelesidir. 
Tüm kafirlerle hilalin mücadelesidir. 
Erdoğan bir fanidir. 
Bu gün var, yarın yok…
Bu ülke ilelebet var olacaktır.
Biz vatanımızı canımızdan daha öte sevmeliyiz. 
Korumalıyız. 
Kollamalıyız. 
Vatan her şeyimizdir. 
Namusumuzdur. 
Şerefimizdir. 
Anamızdır. 
Bacımızdır. 
Vatanı olmayanların yatacakları mezarları dahi olmaz. 
VATAN SANA CANIM FEDA…

    Saygılarımla…